Medya Merkezi > Blog > Güneş Enerjisi ve Karbon Salınımının Azaltılması

Güneş Enerjisi ve Karbon Salınımının Azaltılması

 

Enerji; her geçen gün talebi artan ve günümüzde temel ihtiyaçlar arasında yer alan önemli bir olgudur. Gelişen teknoloji, bizi enerjiye bağımlı hale getirmiştir. Tükettiğimiz gıdanın üretim ve ulaştırma sürecinde dahi enerjiye, özellikle elektrik enerjisine büyük miktarda ihtiyacımız bulunmaktadır. Etkisini arttırmakta olan enerji krizi sonucunda, özellikle Çin’de, birçok fabrikada yarı zamanlı çalışmalara gidilmeye başlanmış, hammadde ve nihai mal tedarikinde sorun oluşturarak Dünya ticaret hacminde daralmaya gidilmesine neden olmuştur. Bu durum, enerjinin yeni Dünya’da taşıdığı hayati önemi gözler önüne sermiştir. Bunun yanında günümüzde karbon yayılımının çevreye verdiği zararlar ciddi boyutlara ulaşmıştır. Enerji sektöründe karbon yayılımının büyük bir bölümü fosil kaynakların kullanımı sonucu oluşmaktadır ve enerji tüketimi arttıkça karbon yayılımı da giderek artmaktadır. Enerji kaynağı olarak kullanılan bu fosil yakıtların yakılması sonucunda katı ve gaz formlarında atıklar meydana gelmektedir. Bu atıklar geri değerlendirilemediği için çevre kirliliğine neden olmaktadır.  Bazı Ar-Ge faaliyetleri olan  karbon tutma, depolama ve temiz kömür teknolojileri ile birlikte çevreye verilen zararlar minimize edilmeye gaz salınımı azaltılmaya çalışılmaktadır. Ekonomik gelişmenin bir sonucu olarak, enerjiden kaynaklanan CO2 yayılımı giderek artmaktadır Türkiye’de 1990 yılında 220 milyon ton olan CO2 emisyonu, 2020 yılında 520 milyon tona ulaşmıştır. 

Fosil Yakıtlar ve Yenilenebilir Kaynaklar

Enerji sağlamada fosil yakıtlar ve yenilenebilir kaynaklar olmak üzere başlıca iki kaynak vardır. Amerika Birleşik Devletleri ve diğer sanayileşmiş ülkelerde enerjinin neredeyse tamamı kömür, doğal gaz gibi fosil yakıtlardan elde edilmektedir. Bu fosil yakıtların kullanımı sırasında çevreye zarar veriyor oluşu veya enerjinin nasıl üretildiği birincil öncelik değildir. Genel anlamda yenilenebilir enerji kaynakları, sürekli olarak kendini yenileyen ve daha az kirleten bir enerji sistemidir. Bu kaynaklar fosil kaynaklar gibi CO2 içermezler. Güneş, rüzgar, biokütle, jeotermal ve hidroelektrik enerjileri, yenilenebilir enerji kaynaklarının temel çeşitleridir. Yenilenebilir enerji kaynakları bir diğer adıyla doğal enerji kaynaklarının temel avantajı, coğrafi ve jeopolitik durumlarına bağlı olarak dünyanın her tarafında bulunabilmesidir. Ortak kaynaklar oldukları için ülkeler bunları ithal etmeye ihtiyaç duymazlar, bu kaynaklar enerjide bağımlılık sorununu hafifletmektedir. Sanayi devriminin başlamasından itibaren atmosferik karbondioksit seviyesi sürekli artış göstermektedir. Bahsedildiği üzere ekonomik gelişmelerin bir sonucu olarak da bu süreç daha da hızlı gelişim göstermektedir. Belli gazların özellikle de karbon gazının atmosferik yoğunluğunun artması ile önemli iklim değişiklikleri görülmektedir. Yenilenebilir enerji teknolojileri fosil yakıtlarla karşılaştırıldığında çok düşük ya da sıfıra yakın sera gazı yayılımı üretmektedir. Yenilenebilir enerji teknolojileri hidroelektrik, rüzgar, güneş, jeotermal, atık enerji ve biokütle enerjisini içermektedir. Uluslararası Enerji Ajansı 2050 yılına kadar petrol talebinde %70 ve karbon yayılımında %130 artış beklemektedir. Enerji üretimi ve tüketiminde, sera etkisine yol açan karbondioksit yayılımının büyük çoğunluğu fosil yakıtların kullanımından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle fosil yakıt kullanımını azaltmayı ve fosil kaynaklar yerine çevreye zarar vermeyen yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını teşvik edecek bir vergi politikası çevresel atık oluşumunun azaltılmasına katkı sağlayacaktır.

Karbon Emisyonu

1980’lerde küresel iklim değişikliği herkesin anlayabileceği ve fark edebileceği bir noktaya gelmesiyle enerji-ekonomi-çevre konuları birlikte değerlendirilmeye başlanmıştır. 1980’lerden sonra, 3E (Energy, Economy, Environment) olarak ifade edilen bu yaklaşım, iklim değişikliklerinin bazı sınırlamaları ve düzenlemeleri gerekli kılmasıyla birlikte, dünya genelinde enerji-ekonomi-çevre üzerine düşünülmüş ve sonucunda çeşitli modeller, yaklaşımlar ve zorunluluklar ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda, Rio de Jenario ve Kyoto’da düzenlenen toplantılarla, atmosfere verilen emisyon ve çevre kirliliğine ilişkin bazı düzenlemeler ve zorunluluklar getirilmiştir.

Güneş Enerjisi ve Karbon Emisyonu İlişkisi

Elektrik üretimi yoluyla ortaya çıkan karbon salınımı, birincil kaynağa göre farklılaşır. Rüzgar ve güneş enerjisi, zararlı gaz emisyonlarında en az seviyede iken linyit ve kömür ise en fazla sera gazı emisyonunu sahip kaynaklardır. Güneş enerji sistemleri en temiz enerji kaynaklarından biri olarak gösterilebilir. Güneş enerji sistemleri küresel karbon salınımını azaltmada büyük bir rol oynar. Çatı veya araziye kurulan güneş enerji sistemleri ile evler, işyerleri ve kuruluşlar kendi elektrik ihtiyaçlarını karşılayabilir konuma gelir. Sosyal sorumluluk bilincine sahip firmaların emisyon yaratmadan enerji ihtiyaçlarını karşılayabilmek öncelikleri arasındadır. Sınırda karbon vergisinin uygulanmaya başlanması ile ihracat yapan her firma için karbon emisyonlarını kontrol etme zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Türkiye’de Güneş Enerji Sistemleri'nin kurulum gücü her geçen yıl artmaktadır. Dolayısıyla temiz enerji üretimi de daha ön plana çıkmaktadır. 

Türkiye’de Yenilenebilir Enerji ve Karbon Emisyonu

Bir çalışmada Türkiye’deki yenilenebilir enerji tüketiminin karbon salınım miktarları üzerindeki etkisi 1990-2012 dönemi için analiz edilmiştir. Analiz sonuçlarına göre, kişi başına GSYİH’daki artışların kişi başına karbon emisyonunu pozitif yönde, ampirik uygulamadan elde edilen temel sonuca göre, kişi başına yenilenebilir enerji tüketimi ile kişi başına karbon emisyonu arasında ise negatif yönlü ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca gelirde meydana gelen bir artışın karbon salınımlarını arttırdığı sonucuna ulaşılmıştır. Türkiye yenilenebilir enerji kaynakları bakımından yüksek potansiyele sahip bir ülkedir. Özellikle hidrolik enerji, rüzgar enerjisi, güneş enerjisi ve jeotermal enerji alanlarında önemli konuma sahiptir. Enerji kullanımının çevreye verdiği zararların azaltılması için yenilenebilir enerji kaynaklarının verimli bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Dünya çapında çeşitli kuruluşlar iklim değişimlerine dikkat çekmek için çeşitli faaliyetlerde bulunarak havadaki sera gazı ve karbon salınımı miktarının azaltılması gerektiğini belirtmektedirler. Fosil yakıtlarla kıyaslandığında yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edilen enerjinin çevreye yaymış olduğu karbon emisyonu düşük seviyelerdedir. Özellikle jeotermal enerjinin karbon emisyonu sıfıra yakın düzeydedir. Dolayısıyla Türkiye’nin yenilenebilir enerji teknolojilerine daha fazla yatırım yapması ve yenilenebilir enerji teknolojilerinin geliştirilmesine yönelik programlar yetkili kuruluşlar tarafından desteklenmesi gerekmektedir. Türkiye’de enerji piyasası ile ilgili olan kuruluşlar yenilenebilir enerji politikalarının oluşturulması için çalışmalar yürütmektedir. Bu bağlamda yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzı içindeki payının artırılması amaçlanmaktadır. 

Kaynaklar

  • Kahraman G., Türkiye’de Kentleşmenin Enerji Tüketimi ve Karbon Salınımına etkisi, Munzur Üniversitesi, 2019, Tunceli,Türkiye.
  • Çoban O., Yenilenebilir Enerji Tüketimi Karbon ve Emisyonu ilişkisi, Granger Nedensellik testi, Selçuk Üniversitesi, 2015, Konya, Türkiye.

Beyzanur Bulut | Endüstri Mühendisliği Stajyeri